Tom büyülenmiş gibi görünüyordu.
- Tom seemed to be fascinated.
Tom Mary'nin hikayesinden büyülenmişti.
- Tom was fascinated by Mary's story.
Onun güzelliği tarafından büyülendim.
- I was fascinated by her beauty.
Biz onun sesinden büyülendik.
- We were fascinated by her voice.
Herkes onun hikayesi tarafından çok heyecanlandı.
- Everybody was thrilled by his story.
Kedi akşam yemeği için balık aldığında sevinçten heyecanlandı.
- My cat is thrilled with joy when she gets fish for dinner.
Beni büyüledin, aşkım.
- You captivated me, dear.
It fascinates many that Prince William would marry a commoner.
- Es fasziniert viele, dass Prinz William eine Bürgerliche heiratet.
The beautiful scenery fascinates every traveler.
- Die schöne Landschaft fasziniert jeden Reisenden.