Senin düşmanların sadece bir yanılsama.
- Your enemies are just an illusion.
İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.
- Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor.
Onun benim yeteneğim hakkında yanılsaması yok.
- She has no illusion about my ability.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Her şey sadece bir göz aldanması.
- Everything is just an illusion.
Her şey bir hayalden ibaret.
- Everything is just an illusion.
İnsanlar dişleri olmadan, saçları olmadan, hayalleri olmadan doğarlar. Ve aynı şekilde ölürler: dişleri olmadan, saçları olmadan ve hayalleri olmadan.
- Man is born without teeth, without hair, and without illusions. And he dies the same way: without teeth, without hair, and without illusions.
Tom'un gelecek hakkında hiç illüzyonları yoktu.
- Tom didn't have any illusions about the future.
O bir dahi olduğunun illüzyonundaydı.
- He had the illusion that he was a genius.