Prepare to launch torpedoes.
- Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
They launched a rocket.
- Onlar bir roket fırlattı.
After an hour of waiting, the launch of the rocket was cancelled.
- Bir saatlik beklemeden sonra, roketin fırlatılışı iptal edildi.
The rocket exploded on the launch pad.
- Roket, fırlatma rampası üzerinde patladı.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
Don't throw rocks into the river.
- Kayaları nehre fırlatmayın.
He asked me to throw the ball back.
- O benden topu geri fırlatmamı rica etti.
He dashed out of the store.
- O, dükkândan dışarı fırladı.
Tom dashed out of the room.
- Tom aceleyle odadan dışarı fırladı.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
Tom is an expert at throwing knives.
- Tom bıçak fırlatmada bir uzmandır.
He lost his cool and started throwing things.
- Soğukkanlılığını kaybetti ve eşyaları fırlatmaya başladı.
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.