extrem

listen to the pronunciation of extrem
Немецкий Язык - Турецкий язык
[das] abartma; aşırılık
aşırı, ölçüsüz
eks'treem aşırı
{eks'treem} aşırı
aşırı derece
en üç
had safhada
ekstrem
en üç nokta
Турецкий язык - Турецкий язык
(Hukuk) Uç, aşırı uç, dış uçlar, radikal
Английский Язык - Турецкий язык

Определение extrem в Английский Язык Турецкий язык словарь

extreme
{s} aşırı

O, bazen aşırıya kaçmak istiyordu. - He sometimes wished to go to extremes.

İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir. - Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.

dramatically
çarpıcı/dramatik olarak
dramatically
önemli ölçüde

Durum önemli ölçüde değişti. - The situation has changed dramatically.

Yaşamanın maliyeti önemli ölçüde arttı. - The cost of living increased dramatically.

dramatically
çarpıcı biçimde
dramatically
dramatik bir biçimde
extreme
(Meteoroloji) uç değerler
extreme
son had
dramatically
dramatik olarak
extreme
çok

Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik. - We rejected Tom's suggestion as too extreme.

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir. - Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.

extreme
(düşünce/vb.) aşırı
extreme
müfrit
extreme
(Tıp) Uç, son en uçta veya en sonda olan
extreme
{i} aşırı derece

Mary aşırı derecede çekici. - Mary is extremely attractive.

Tom aşırı derecede ikna edicidir. - Tom is extremely persuasive.

extreme
aşırı,uç nokta
extreme
{s} mutlâk
extreme
kenar
extreme

Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti. - Fadil went to extremes to cover up his greed.

Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir. - The town is located in the extreme north of Japan.

extreme
{i} uç, sınır
extreme
{s} şiddetli

Tom son derece şiddetli. - Tom is extremely violent.