Hiç kimse benim ülkemi övmek istemiyor.
- Nobody wants to praise my country.
Hiç kimse ülkemi övmek istemedi.
- Nobody wanted to praise my country.
Tom kesinlikle övgüyü hakediyor.
- Tom certainly deserves praise.
Tom övgüye değer seçildi.
- Tom was singled out for praise.
Oğlunu övdüğümde çok dikkatlice dinledi.
- She listened very carefully when I praised her son.
Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
- When we are praised, we gain confidence.
Senatörler benim hareketimi övüyorlardı.
- The senators will praise my act.
Mary'yi övmeyi seviyorum.
- I like to praise Mary.
Silvia'nın onu övmeyen sert bir babası vardı.
- Silvia had a stern father who never praised her.