İş arkadaşlarım adına teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
- I would like to express our thanks on behalf of my colleagues.
Minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
- I'd like to express my gratitude.
Tom kendini açıkça ifade etti.
- Tom expressed himself clearly.
Fikrini açıkça ifade et.
- Express your idea clearly.
Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
- Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
Bu hızlı bir tren. Çok durakta durmaz.
- This is an express train. It won't make many stops.
Ekspres tren yerelden bir saat daha hızlıdır.
- The express train is an hour faster than the local.
Bu mektubu ekspres olarak postalar mısınız?
- Will you express this letter?
İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.
- In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations.
Minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
- I'd like to express my gratitude.
Ben teşekkürlerimi ifade etmek için doğru kelimeleri düşünemiyorum.
- I can't think of the right words with which to express my thanks.
Ekspres akşam 6:30'da varır.
- The express arrives at 6:30 p.m.
Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- As my watch was slow, I missed the special express.
Paristen gelen ekspres tren saat onda varır.
- The express train from Paris arrives at ten o'clock.
Hiç ekspres tren var mı?
- Are there any express trains?
Lütfen ekspres posta ile gönderin.
- Please send it by express mail.
Hepsi onun ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
- They all expressed regret over her death.
Tom benzer kaygıları dile getirdi.
- Tom expressed similar concerns.
Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.
- We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one.
Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- As my watch was slow, I missed the special express.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.
- You must hurry up, or you will miss the express.
Tango, yatay arzuların dikey anlatımıdır.
- Tango is the vertical expression of a horizontal desire.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.
- To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
Hiç ekspres tren var mı?
- Are there any express trains?
Son zamanlarda bir ekspres trene bindin mi?
- Have you rode on an express train lately?
Çinliler, çocukları İngilizceyi ne kadar iyi bilirlerse, Çincede o kadar az deyimsel ifadeler kullandıklarını buldular.
- The Chinese have found that the better their children know English, the less they use idiomatic expressions in Chinese.
2011 yılının kötü tanınmış deyimi Kebap cinayetleridir.
- The notorious expression of the year 2011 is Kebab murders.
O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
- She is backward in expressing her opinion.
Bazen görüşlerini ifade etmekte sorun yaşadı.
- He sometimes has trouble expressing his opinions.
Benim akıcılığım birçok durum için yeterlidir, fakat genellikle çelişkili durumlarımı ifade etmek için değil.
- My fluency is sufficient for many situations, but not for expressing my — often contradictory — emotions.
Bazen görüşlerini ifade etmekte sorun yaşadı.
- He sometimes has trouble expressing his opinions.
Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
- I'll look up the expression in the dictionary.
Tom'un son derece etkileyici bir sesi var.
- Tom has an extremely expressive singing voice.
Son derece etkileyici bir şarkı söyleme sesi var.
- She has an extremely expressive singing voice.
Onun gülümsemesi onun teşekkürlerini ifade etti.
- Her smile expressed her thanks.
Savaşla ilgili duygularını ifade etti.
- She expressed her sentiments on the war.
Onun ifadesine bakılırsa, o kötü bir ruh hali içinde.
- Judging from his expression, he's in a bad mood.
Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
- Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
Onun yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.
- Her facial expression was more sour than a lemon.
Onun yüz ifadesi bir limondan daha fazla ekşiydi.
- His facial expression was more sour than a lemon.
Onun yüzü hep anlamsızdır.
- His face is always expressionless.
İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
- So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
The people of his island of Rokovoko, it seems, at their wedding feasts express the fragrant water of young cocoanuts into a large stained calabash like a punchbowl .
Whereby they discoursed in silence, and were intuitively understood from the theory of their expresses.
I took the express into town.
In my eyes it bore a livelier image of the spirit, it seemed more express and single, than the imperfect and divided countenance.
Words cannot express the love I feel for him.
I gave him express instructions not to begin until I arrived, but he ignored me.
A warm, wet rainstorm—the notorious Pineapple Express—hit Western Washington the weekend before Thanksgiving in 1986.
The expression break a leg! should not be taken literally.
... we stand for the principle that all people have the right to express ...
... We need to be able to express--. And property is a bad organizing metaphor for a thing that ...