O egzotik yerlere seyahat etme fikrine saplantılıydı.
- He was obsessed with the idea of travelling to exotic locations.
Onun egzotik parfümünün hoş bir kokusu var.
- Her exotic perfume has a subtle scent.
Onun yurtdışı seyahat deneyimi var.
- He has experience of foreign travel.
Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.
- The government was obliged to make changes in its foreign policy.
O dışişlerinde iyi deneyimlidir.
- He is well versed in foreign affairs.
Yabancılarla alay etme.
- Don't make fun of foreigners.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
exotic appearance.
... is just a specialized computer as well, with a particularly exotic housing. ...