Gürültüden uzak olarak, gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında oturabilirsin.
- You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise.
Linda, Londra'da popüler bir egzotik dansçıydı.
- Linda was a popular exotic dancer in London.
Onun yurtdışı seyahat deneyimi var.
- He has experience of foreign travel.
Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.
- The government was obliged to make changes in its foreign policy.
O dışişlerinde iyi deneyimlidir.
- He is well versed in foreign affairs.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- Learning a foreign language is difficult.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's difficult to learn a foreign language.
exotic appearance.
... is just a specialized computer as well, with a particularly exotic housing. ...