Suyla vaftiz etmem için beni gönderen kişinin bana söylediğinin haricinde...
- Except that the one who sent me to baptize with water told me...
Onun haricinde hiç kimse yoktu.
- No one was absent except her.
Ben hariç herkes şarkı söylüyordu.
- Everybody was singing except me.
Pazartesi hariç herhangi bir gün olur.
- Any day will do except Monday.
Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
İnsanların yiyecek için avlanmanın dışında yapacakları çok az şeyleri vardı.
- The men had little to do except hunt for food.
Her kural için istisnalar vardır.
- Every rule has its exceptions.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
- We had no choice except to put up with it.
Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
- Nothing could be done, except wait.
Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
- I would buy this watch, except it's too expensive.
Offensive wars, except the cause be very just, I will not allow of.
I never made fun of her except teasingly.
he was a great lover of music, and perhaps, had he lived in town, might have passed for a connoisseur; for he always excepted against the finest compositions of Mr Handel.