Tom besbelli bir şey hakkında üzgün.
- Tom is obviously upset about something.
Onun beni sevdiği besbelli.
- It's very obvious that he likes me.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
- Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
Onun hatalı olduğu açıktır.
- It's obvious he's wrong.
Onun bizi umursamadığı belli.
- It's obvious that she doesn't care about us.
Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
- Tom was obviously a rich man.
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
Sanırım bu apaçık, değil mi?
- I think it's obvious, don't you?
Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada.
- It's obvious Tom and Mary like each other.
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.