Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
O her birkaç günde buraya gelir.
- He comes here every few days.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Doktor günaşırı onu ziyaret eder.
- The doctor visits her every other day.
Bill günaşırı balık tutmaya gider.
- Bill goes fishing every other day.
Kütüphanede bütün kitapları okudum.
- I have read every book in the library.
Bütün ülkeler, tüm sınırları içindeki insan grupların ecdat yadigar eserlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğu var.
- All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.
Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.
- The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
- Mary had every reason to be satisfied.