Our host offered us a drink.
- Ev sahibimiz bize bir içki önerdi.
Spain is the host country for the Olympics in 1992.
- Olimpiyatların ev sahibi ülkesi 1992'de İspanya'dır.
This is a great time-saving gadget for the housewife.
- Bu, ev hanımı için büyük bir zaman tasarruf aygıtı.
I would hate to become just a housewife.
- Sadece bir ev hanımı olmaktan nefret ederim.
How much property does the landlord own?
- Ev sahibi ne kadar mülke sahip ?
Tom was happy that his landlord lowered the rent.
- Tom onun ev sahibi kirayı düşürdüğü için mutlu oldu.
I'd love to be able to spend less time doing household chores.
- Ev işleri yaparak daha az zaman harcayabilmeyi isterim.
I'm done with my chores.
- Ev işlerini bitirdim.
Tom is the host of a home improvement show.
- Tom bir ev geliştirme gösterisinin ev sahipliği yapmaktadır.
The Johnsons are very sociable people, who enjoy hosting parties often.
- Johnsonlar çok sosyal insanlardır, onlar partilere sık sık ev sahipliği yapmaktan hoşlanırlar.
I'm doing my homework.
- Ev ödevimi yapıyorum.
The math homework proved to be easier than I had expected.
- Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
My home phone number is, area code two-oh-one, one-two-three, four-five-six-seven.
- Ev telefonumun numarası, alan kodu iki sıfır bir, bir iki üç dört beş altı yedi.
Dan's home phone was tapped by police.
- Dan'ın ev telefonuna polis tarafından kaçak hat çekildi.
My home phone number is, area code two-oh-one, one-two-three, four-five-six-seven.
- Ev telefonumun numarası, alan kodu iki sıfır bir, bir iki üç dört beş altı yedi.
Dan's home phone was tapped by police.
- Dan'ın ev telefonuna polis tarafından kaçak hat çekildi.
Both boys and girls should take home economics.
- Hem erkekler hem de kızlar ev ekonomisi almalılar.
She's a homeowner, recently got married.
- O bir ev sahibi, son zamanlarda evlendi.
Fifty-eight percent of the French are homeowners.
- Fransızların yüzde seksen beşi ev sahibidir.
1 am a hauswife.
The homes on the coast are very expensive.
- Kıyıdaki evler çok pahalı.
Old homes, especially traditional Japanese ones, can be damp and unfriendly to modern life.
- Eski evler, özellikle geleneksel Japon olanlar, modern yapıya göre nemli ve soğuk olabilir.
She doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
Wooden houses catch fire easily.
- Ahşap evler kolayca tutuşurlar.
I'm excited for my housemate's birthday party tomorrow.
- Ev arkadaşımın doğum günü partisi yarın olduğu için heyecanlıyım.
Tom wishes he didn't have to help with the housework.
- Keşke Tom ev işine yardım etmek zorunda olmasa.
She was busy with housework.
- O, ev işiyle meşguldü.
After all, you had homework to prepare.
- Ayrıca hazırlayacak ev ödevin vardı.
I was just wondering why you haven't yet turned in your homework assignment.
- Sadece ev ödevinizi henüz niçin teslim etmediğinizi merak ediyordum.
Tom doesn't know what the homework assignment is.
- Tom ev ödevinin ne olduğunu bilmiyor.