Mary hit the snooze button.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.
I hit the snooze button and went back to sleep.
- Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.
We should probably postpone the competition.
- Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.
The meeting was adjourned until the next week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
We adjourned the meeting until the following Friday.
- Gelecek cumaya kadar oyunu erteledik.
If it were to rain tomorrow, the match would be postponed.
- Eğer yağmur yağsaydı, maç ertelenecekti.
We postponed our picnic pending a change in the weather.
- Havada beklenen değişikliklikten pikniğimizi erteledik.