She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
- O, ilk treni kaçırabileceği korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
The prisoner asked to be released early.
- Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.
Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
- Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.