Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
I always arrive a little ahead of time.
- Her zaman biraz erken gelirim.
Get up early, and you'll be in time.
- Erken kalk ve zamanında ol.
If you had left home a little earlier you would have been in time.
- Evden biraz daha erken çıksaydın, zamanında olurdun.
My wife gave birth prematurely to a 1500-gram baby girl.
- Karım erken 1500 gramlık bir bebek kız doğurdu.
Isn't that a little premature?
- Bu biraz erken değil mi?
Tom was born a month premature.
- Tom bir ay erken doğdu.
The sooner you do it, the better it is.
- Onu ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.
The sooner we start, the sooner we'll finish.
- Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
In those days, I went to bed earlier.
- O günlerde ben daha erken yatmaya gittim.
Why didn't you say so earlier?
- Niçin çok daha erken söylemedin?
You've been coming home early lately, haven't you?
- Son zamanlarda eve erken geliyorsun, değil mi?
Get up early, else you'll be late for school.
- Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
She is an early riser.
- O erken kalkan biridir.
My father is an early riser.
- Babam erken kalkan biridir.
Sorry I haven't replied to your letter earlier.
- Üzgünüm, mektubuna daha erken cevap vermedim.
Why didn't you say so earlier?
- Niçin çok daha erken söylemedin?
The earliest I can come is around 3.
- En erken saat 3 gibi gelebilirim.
She gets up the earliest in my family.
- Ailemde en erken o kalkar.