He has quite a few records.
- Onun epeyce rekoru var.
Tom is quite a bit older than Mary.
- Tom Mary'den epeyce yaşlı.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
I spent a great deal of time dealing with that problem last week.
- Geçen hafta o sorunla ilgilenerek epeyce zaman harcadım.
I bet Dave paid a pretty penny for his new car.
- Dave'in yeni arabası için epeyce para ödediğine bahse girerim.
Tom is pretty rich, isn't he?
- Tom epeyce zengin, değil mi?
Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
- Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
You sure worked hard today.
- Bugün epeyce çok çalıştın.
Tom is quite a bit younger than Mary.
- Tom Mary'den epeyce daha genç.
Tom has told us quite a bit about you.
- Tom bize senin hakkında epeyce şey söyledi.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
We had a good deal of rain last summer.
- Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.
The gambler lost a good deal of money.
- Kumarbaz epey para kaybetti.
We spent a good deal of money on the project.
- Projeye epey para harcadık.
This book may well be useful to you.
- Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?