Young people usually have more energy than the old.
- Genç insanlar genellikle yaşlılardan daha fazla enerjiye sahiptir.
A great deal of energy is locked up in the nucleus.
- Çekirdekte büyük bir enerji hapsedilmiştir.
Disconnect the power cable from the modem, wait for approximately one minute, then reconnect the cable.
- Enerji kablosunu modemden ayır, yaklaşık bir dakika bekle, sonra kabloyu tekrar bağla.
The river furnishes electric power to the town.
- Nehir şehre elektrik enerjisi sağlamaktadır.
That last round of chemo really sapped his energy.
- Bu son kemoterapi turu gerçekten onun enerjisini çökertti.
He said he had lost his vigor at forty.
- O, kırk yaşındayken enerjisini kaybetmiş olduğunu söyledi.
My grandmother is still vigorous at 82 years old.
- Büyük annem 82 yaşında hâlâ enerjik.
Tom kick-started his motorcycle.
- Tom motorsikletine enerji vermeye başladı.
I feel more energized.
- Daha enerjik hissediyorum.
For a man of seventy, he still has surprising vigour.
- Yetmiş yaşındaki bir adam için o hala şaşırtıcı bir enerjiye sahip.