Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
- Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
- In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Wash eggplants and cut their endings.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Bu kavgayı bitirmek istiyorum.
- I'd like this fight to end.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Haziran ayı sonuna kadar tarafların ilke anlaşmasına varmaları gereklidir.
- The two sides must reach an agreement in principle by the end of June.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Herkes için aşikardır ki, evlilik er ya da geç ayrılmayla sonuçlanır.
- It was obvious to everyone that the marriage would sooner or later end in divorce.
Bu tartışmaya son verdik.
- We ended this discussion.
Bu tartışmaya bir son verelim.
- Let's put an end to this discussion.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
Savaşın bittiği yıl doğdum.
- I was born the year the war ended.
Richmond'a yönelik tehdit bitti.
- The threat to Richmond was ended.
Açık artırma pazartesi sona eriyor.
- The auction ends Monday.
Tom her hafta eşinden belirli bir miktar cep harçlığı alır. Haftanın sonunda artan parayı kumbarasına koyar.
- Tom receives a certain amount of pocket money from his wife every week. He puts whatever remains at the end of the week into his piggy bank.
Yağmurun durmasını bekleyelim!
- Let's wait for the rain to end!
Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
- Once the complaining starts, it never ends.
Şartlı Tahliye bitiş günüm yakındır.
- The end of my probation period is nearing.
Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
- His death marks the end of a chapter in our history.
Toplantıyı bitirmemizi önerdim.
- I suggested that we bring the meeting to an end.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
- Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
- At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
Sonunda hedefine ulaştı.
- She has finally achieved her end.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Ölüm, yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır.
- Death is the door that brings this mortal life that we have lived to an end and opens out to the eternal life to come.
Roman bir kahramanın ölümü ile sona erer.
- The novel ends with the heroine's death.
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
Sonuna kadar görevi taşımalısın.
- You must carry the task through to the end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Bu iş iyi bitmeyecek.
- This is not going to end well.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Onun gibi sonuçlanmak ister misin?
- Do you want to end up like her?
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
... talking about is the same sales pitch that was made in 2001 and 2003. And we ended up ...
... We ended that. ...