Birbirimizi cesaretlendirmek zorundayız.
- We have to encourage each other.
Tom'u kendi ev ödevini erkenden yapması için teşvik etmek isteyebilirsin.
- You might want to encourage Tom to do his own homework early.
Tom'u daha çok çalışmaya teşvik etmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- What do you think is the best way to encourage Tom to study more?
Onu tekrar denemem için beni cesaretlendirdi.
- He encouraged me to try again.
O, haber tarafından cesaretlendirildi.
- She was encouraged by the news.
Kimse onu teşvik etmedi.
- No one encouraged her.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged him.
I encouraged him during his race.
We encourage the use of bicycles in the town centre.
The royal family has always encouraged the arts in word and deed.