The surgeon's sureness was the result of long study in school and long practice in the operating room, never did he hesitate and never was there a mis-move.
His sureness was born of having looked it up in a reputable reference book.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
I just want to be certain that it's OK.
- Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
I have to make certain Tom knows where he needs to go.
- Tom'un nereye gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olmak zorundayım.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
I'd like to make sure of the time.
- Ben zamandan emin olmak istiyorum.
I'd like to make sure of the time.
- Ben zamandan emin olmak istiyorum.
I want to be sure you understand what's going to happen.
- Ne olacağını anladığından emin olmak istiyorum.
I wanted to be sure Tom was planning to be here.
- Tom'un burada olmayı planladığından emin olmak istedim.
It's our job to make certain Tom doesn't do that.
- Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
I checked twice to make certain we hadn't made any mistakes.
- Hiç hata yapmadığımızdan emin olmak için iki kez kontrol ettim.
Before that, we had better make sure of the fact.
- Ondan önce, gerçekten emin olsak iyi olur.
I must make sure whether he is at home or not.
- Onun evde olup olmadığından emin olmalıyım.
You should make sure of it before you go.
- Gitmeden önce ondan emin olmalısınız.
We'll make sure of it.
- Bundan emin olacağız.
Be sure to put out the light before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
Please be sure to let me know your new address soon.
- Kısa sürede yeni adresini bana bildirdiğinden emin ol.
Tom double-checked his door to make sure it was locked.
- Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
I want to be sure Tom knows what he's supposed to do.
- Tom'un ne yapması gerektiğini bildiğinden emin olmak istiyorum.
I want to be sure that there will be no problems.
- Hiç sorun çıkmayacağından emin olmak istiyorum.