Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
- A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
- Get up early, else you'll be late for school.
Bana paranı ver yoksa seni döverim.
- Give me your money or else I'll beat you up.
Bir futbol skoru 3-0 ise bu, zafer değilse başka nedir?
- If a soccer score of 3 to 0 isn't a victory, what else is it?
Memnun değilsen kapı şu tarafta güzel kardeşim.
- If you're not happy, you can take your business elsewhere.
Tom Fransızcayı başka herhangi birinden daha iyi konuşur.
- Tom speaks French much better than anyone else.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Tom gerçekten çok başka türlü yapamaz.
- Tom can't really do much else.
Kauçuk botları giyin, aksi halde ayağınızı ıslatırsınız!
- Put the rubber boots on, or else you will get your feet wet!
İşi o kabul etmezse, başkası eder.
- If he doesn't accept the job, someone else will.
Tom Mary'nin başkası ile görüştüğünü bilmiyordu.
- Tom didn't know Mary was seeing someone else.
Tom diğerleriyle bekledi.
- Tom waited with everybody else.
Tom, Mary'nin neden diğerleri kadar meşgul olmadığını merak etti.
- Tom wondered why Mary wasn't as busy as everybody else.
Sami, Leyla'yı yatakta bir başkasıyla buldu.
- Sami found Layla in bed with someone else.
Tom şu anda bir başkasıyla evlidir.
- Tom is married to someone else now.
Başka ne bilmek istersin?
- What else would you like to know?
Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.
- Tom didn't know what else to say.
Tom başka bir şey yapamayacak kadar yorgun olduğunu söyledi.
- Tom said he was just too tired to do anything else.
Ben başka bir şey yapamam.
- I can't do anything else.
Koş, yoksa geç kalacaksın.
- Run, or else you'll be late.
Adımına dikkat et, yoksa bagajda yoculuk yapacaksın.
- Watch your step, or else you will trip on the baggage.
Seni herkesten daha çok seviyorum.
- I love you more than anyone else.
O herkesten daha iyidir.
- He is better than anyone else.
Tom tanıdığım başka herkesten daha deli.
- Tom is crazier than anyone else I know.
Sen Tom hakkında başka herkesten daha çok biliyorsun.
- You know more about Tom than anyone else does.
Başka herkes bekledi.
- Everyone else waited.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Boston'da başka kimi tanıyorsun?
- Who else do you know in Boston?
Bugün başka kim gitti?
- Who else is gone today?
Başka kimse onu istemeyecek.
- Nobody else is going to want it.
Odada başka kimse yok.
- There's nobody else in the room.
Sadece kendi çıkarlarınız için çaba gösterin ve başka hiçbir şey yapmayın.
- Strive only for self-interest and nothing else.
Sadece beklemek zorundasın. Yapabileceğin başka bir şey yok.
- You just have to wait. There's nothing else you can do.
Kauçuk botları giyin, aksi halde ayağınızı ıslatırsınız!
- Put the rubber boots on, or else you will get your feet wet!
Her zaman bir başkasının aptalıyız.
- We're always somebody else's idiot.
Benim başkası olduğumu düşündükleri açık.
- It's clear they thought I was somebody else.
Başka bir yere gitmemiz gerekiyor.
- We have to go somewhere else.
Bu çantayı başka bir yere koyar mısın?
- Could you put this bag somewhere else?
Then the Wronskian of f and g must be nonzero, else they could not be linearly independent.
What else (=what other thing) is there?.
I'm busy Friday; when else (=what other time) works for you?.
else { EditHistory.Show(edits); }.
I haven't seen anyone else here besides you and me.
I don't want anything else.
Nowhere else will you find such skillful craftsmanship.
My mother's cooking is something else!.
My mum is still giving me grief for not getting a job. ― What else is new?.
Fred has had so much trouble recently that we ought to be grateful we're not in his shoes.