We'll have the element of surprise on our side.
- Bizim tarafımızda sürpriz elemanımız olacak.
Self-confidence is the principal element of any great endeavor.
- Bir büyük girişimin ana elemanı kendine güvendir.
Do you have any French-speaking employees?
- Hiç Fransızca konuşan elemanınız var mı?
It's getting harder to find qualified employees.
- Nitelikli eleman bulmak zorlaşıyor.
Tom spent much of the year working as a staffer on Mary's Senate campaign.
- Tom yılın çoğunu Mary'nin Senato kampanyasında bir eleman olarak çalışarak geçirdi.
Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
- Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
He is an office worker.
- O bir büro elemanıdır.
Tom is a salesman, not a doctor.
- Tom doktor değil, satış elemanıdır.
I'm a salesman for our company.
- Ben şirketimiz için bir satış elemanıyım.
Is there any sales and promotion staff who can help us here?.
Currently, my sister is working as a saleswoman in the supermarket.
- Kız kardeşim şu anda bir satış elemanı olarak süpermarkette çalışıyor.
Tom applied for a job as a saleswoman.
- Tom bir satış elemanı olarak bir iş için başvurdu.
I made out a check for $25 and handed it to the salesperson.
- 25 dolarlık bir çek düzenledim ve onu satış elemanına verdim.
The salesperson persuaded her to buy the dress.
- Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.