Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık.
- We have agreed on the rate of discount.
Amerikalıların çoğu Başkan Wilson ile mutabık kalmıştı.
- Most Americans agreed with President Wilson.
Tom ve ben her konuda anlaşmıştık.
- Tom and I agreed on everything.
Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
- They agreed to work together.
Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
- The girl's parents agreed to her request.
Hiç kimse onunla hemfikir değildi.
- No one agreed with him.
Öyleyse hepimiz hemfikiriz.
- We're all agreed then.
Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler.
- They agreed to work together on the project.
Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
- They agreed to work together.
Biz erken başlamak için anlaştık.
- We agreed to start early.
Biz kendi aramızda anlaştık.
- We agreed among ourselves.
Hepimiz planın mantıklı olduğunu kabul ettik.
- We all agreed that the plan made sense.
Onun eylemlerinin haklı neden olduğunu kabul ettik.
- We agreed that his actions were warranted.