Bu köşeyi tutar mısınız lütfen?
- Will you please hold this edge?
Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.
- The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff.
Tom uçurumun kenarına gitti.
- Tom went to the edge of the cliff.
Uçurumun kenarına bu kadar yakın durmanın güvenli olduğundan emin misin?
- Are you sure it's safe to stand that close to the edge of the cliff?
Tom Mary'nin çatının kenarında durduğunu gördüğü zaman neredeyse kalp krizi geçirmişti.
- Tom nearly had a heart attack when he saw Mary standing on the edge of the roof.
Bardağı masanın kenarına yakın koymayın.
- Don't put the glass near the edge of the table.
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
- It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
Death and persecution lose all the ill that they can have, if we do not set an edge upon them by our fears and by our vices. Jeremy Taylor.
He edged away from her.
His writing is appealing, but a bit rough around the edges.
... breaking cryptocrystalline silicates to make sharp edges, ...
... Darken the edges. ...