Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
Electronic commerce began to spread rapidly.
- Elektronik ticaret hızla yayılmaya başladı.
Commerce led to the development of cities.
- Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.
Many small business owners belong to a chamber of commerce.
- Birçok küçük işletme sahipleri bir ticaret odasına aittir.
Slavery was a lucrative business.
- Köle ticareti kazançlı bir işti.
Tom majored in business.
- Tom ticarette uzmanlaştı.
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Did you know Tom was dealing drugs?
- Tom'un uyuşturucu ticareti yaptığını biliyor muydun?
A butcher deals in meat.
- Bir kasap et ticareti yapar.
They deal in software products.
- Onlar yazılım ürünleri ticareti yapıyorlar.
He has been engaged in foreign trade for twenty years.
- O yirmi yıldır dış ticaretle uğraşıyor.
Japan depends on foreign trade.
- Japonya dış ticarete bağlıdır.