Tom was up until about 3:00 a.m. reading a book.
- Yaklaşık 3:00 a.m. e kadar kitap okuduğu için Tom yatmamıştı.
Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken kalkmadım.
They did not have enough gold.
- Onların yeteri kadar altını yoktu.
Mom was innocent enough to ask him: Would you like any more beer?
- Annem yeteri kadar masum bir halde Biraz daha bira ister misin? diye sordu.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I've done all I can do.
- Bu kadar. Elimden gelen her şeyi yaptım.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
Can a two-year-old boy run that fast?
- İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi?
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
He teaches mathematics as well as English.
- O, İngilizce öğrettiği kadar matematik de öğretiyor.
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
Tom opened his eyes wide.
- Tom gözlerini ardına kadar açtı.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
I know that much myself.
- Kendimi bu kadar tanıyorum.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
Why did you buy such an expensive dictionary?
- Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
Belgium is not as big as France.
- Belçika Fransa kadar büyük değildir.
This cat is as big as that one.
- Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!
- İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.
Nobody will pay that much for something like that.
- Hiç kimse öyle bir şey için o kadar çok ödemeyecek.
How long does it take you to do something like that?
- Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
You must keep the plan secret until someone notices it.
- Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
How long have you been in this town?
- Ne kadar süredir bu kasabadasın?
How long is the bridge?
- Köprü ne kadar uzunluktadır?
How long is the Golden Gate Bridge?
- Golden Gate Bridge ne kadar uzunluktadır?
How much do ten paper plates cost?
- 10 kağıt tabak ne kadar?
She told me how it was wrong to steal.
- O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
You don't have to stay to the end.
- Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.