eşlikçi

listen to the pronunciation of eşlikçi
Турецкий язык - Английский Язык
companion
A celestial object that is associated with another
A knot in whose neighborhood another, specified, knot meets every meridian disk
The covering of a hatchway on an upper deck which leads to the companionway; the stairs themselves
A friend, acquaintance, or partner; someone with whom one spends time or keeps company

His dog has been his trusted companion for the last five years.

A skylight on an upper deck with frames and sashes of various shapes, to admit light to a cabin or lower deck
a traveler who accompanies you
be a companion to somebody
A companion is someone who you spend time with or who you are travelling with. Fred had been her constant companion for the last six years of her life I asked my travelling companion what he thought of the situation in Algeria
To be a companion to; to attend on; to accompany
One who accompanies or is in company with another for a longer or shorter period, either from choice or casually; one who is much in the company of, or is associated with, another or others; an associate; a comrade; a consort; a partner
A fellow; in contempt
(Ar Sahaabi): a Muslim who met the Prophet (sallallaahu 'alaihi wa sallam)
A person employed to accompany or travel with another
A knight of the lowest rank in certain orders; as, a companion of the Bath
a person who is frequently in the company of another; "drinking companions"; "comrades in arms"
To qualify as a companion; to make equal
one paid to accompany or assist or live with another a person who is frequently in the company of another; "drinking companions"; "comrades in arms"
one paid to accompany or assist or live with another a person who is frequently in the company of another; "drinking companions"; "comrades in arms" a traveler who accompanies you
wife

My wife's name is Lidia Zarębowa. - Eşimin adı Lidia Zarębowa.

Kristy Anderson is the wife of Larry Ewing. - Kristy Anderson, Larry Ewing'in eşidir.

peer
{i} partner

How did you meet your partner? - Eşinle nasıl tanıştın?

Pigeons stay with the same partner for life. - Güvercinler ömür boyu aynı eşle kalırlar.

match

Tom and Mary are a perfect match for each other. - Tom ve Mary birbirleri için mükemmel bir eş.

He is a good match for me. - O, benim için iyi bir eştir.

husband

Her husband smokes like a chimney. - Eşi, bir baca gibi sigara içiyor.

Tom's wife doesn't know Mary's husband. - Tom'un eşi Mary'nin eşini tanımıyor.

spouse

Does your spouse attend church with you? - Eşiniz sizinle birlikte kiliseye katılır mı?

How much time do you spend with your spouse? - Eşinizle birlikte ne kadar zaman harcarsınız?

identical
{i} couple

Same-sex couples should be able to get married. - Eş cinsel çiftler evlenebilmeli.

The young couple was accompanied by a chaperone. - Genç çifte bir hastabakıcı tarafından eşlik edildi.

consort
counterpart
equal

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

Everyone has the right of equal access to public service in his country. - Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.

{s} matching

Tom and Mary got matching tattoos. - Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.

Mary is very good at matching people. - Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.

woman

Nobody is equal to this young woman in the field of music. - Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.

The politician was caught on camera kissing a woman who is not his wife. - Politikacı eşi olmayan bir kadını öperken kameraya yakalandı.

{i} Dutch
{i} pair

The boys and girls paired off for the dance. - Erkekler ve kızlar dans için eşleştiler.

This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind. - Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.

twin

My wife and I can't decide on names for the twins. - Eşim ve ben ikizler için isimler üzerinde karar veremiyoruz.

screw
equal to

An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0. - Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.

The number pi is approximately equal to 3.14 or 22/7. Its symbol is π. - Pi sayısı, yaklaşık olarak 3,14 ya da 22/7'ye eşdeğerdir. Sembolü π'dir.

correspondent
{i} like

When Tom told Chris he didn't like her scarf, she got rid of it. - Tom Chris'e onun eşarbını sevmediğini söylediğinde, o ondan kurtuldu.

Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through. - Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.

corresponding
compeer
helpmeet
equi

A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. - A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.

What is principle of equidistance? - Eşit uzaklık ilkesi nedir?

image
better half
ux
one's better half
feme
hubby
{i} lady

My dream is to be the First Lady. - Hayalim devlet başkanının eşi olmak.

It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse. - Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.

synonym

Eating good isn't synonymous for eating a lot. - İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.

The words 'small' and 'little' are synonyms. - Small ve little kelimeleri eş anlamlıdır.

(Tıp) bigeminus
match, counterpart, peer, equal; partner; mate; (karı veya koca) spouse, consort; (cinsel birleşmede) screw
husband; wife; mate, spouse
fellow
identic
mate (of an animal)
mate

Where is the mate to this sock? - Bu çorabın eşi nerede?

Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other. - Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.

old man

The old man was accompanied by his granddaughter. - Yaşlı adama kız torunu tarafından eşlik edildi.

The old man is always accompanied by his grandson. - Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.

companion

Pets offer us more than mere companionship. - Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.

helpmate
doublet
spousal
similar
old woman

The old woman was accompanied by her grandson. - Yaşlı kadına erkek torunu tarafından eşlik edildi.

The old woman was accompanied by her granddaughter. - Yaşlı kadına kız torunu tarafından eşlik edildi.

prov. afterbirth, placenta
friend, companion
duplicate
iso

Languages are partially isomorphic. - Diller kısmen eşyapılıdır.

one of a pair, mate, fellow
coequal
partner (in a game)
old lady
placenta
match, equal, like, double, duplicate, counterpart
the missis
one of a pair
missis
double
equipollent
duo
comate
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение eşlikçi в Турецкий язык Турецкий язык словарь

(Hukuk) REFİKA
partner
(Hukuk) REFİK
Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika: "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır."- Z. Selimoğlu
Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzer
Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzer: "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun."- Ö. Seyfettin
Etene, son, meşime
Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika
Etene. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu
Bir çift oluşturan şeylerden her biri
Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri
İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu
Arkadaş
Kuma, ortak
eşlikçi
Избранное