Don't tilt your chair back.
- Koltuğunu geriye eğme.
She stood silently, her head tilted slightly to one side.
- Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
- Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.
- Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.
The box is leaning to one side.
- Kutu bir tarafa doğru eğik.
Tom was leaning on the fence.
- Tom çitin üzerine eğiliyordu.
Draw me the Pareto curve.
- Bana Pareto eğrisini çiz.
You're on top of the bell curve.
- Sen çan eğrisinin tepesindesin.
She stood silently, her head tilted slightly to one side.
- Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
The Earth is tilted at an angle of 23.4 degrees.
- Dünya 23.4 derecelik bir açıyla eğilimlidir.
He is inclined to get mad.
- O, kızmaya eğilimlidir.
Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
- Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.