Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
- I visited many parts of England.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
- They could not agree on some parts of it.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
- I intend to take my position as a third party.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
- I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
- What is the hard part of learning Japanese?
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Parti için sandalyeler ayırtıldı.
- The seats were reserved for the party.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his house.
O, evinden ayrılmak istemedi.
- He didn't want to part with his house.
to do one’s part.