These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.
Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
- The software company collapsed during the recession.
Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.
- I'd like to go to Takayama during festival time.