The clock has stopped. A new battery is needed.
- Saat durmuş. Yeni bir pil gerekli.
My watch stopped, so I didn't know the time.
- Saatim durmuştu, bu yüzden saati bilmiyordum.
He always stands off when people are enthusiastic.
- İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
I stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdum.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
- The software company collapsed during the recession.