Kendimi ona doğru çekilmiş hissettim.
- I felt drawn toward her.
Sami kendini Leyla'nın cazibesine çekilmiş buldu.
- Sami found himself drawn to Layla's charm.
Noel baba genellikle tombul çizilir. O neredeyse sıska değildir.
- Santa Claus is usually drawn as roly-poly. He is almost never skinny.
Silahını çizilmiş Tom odaya girdi.
- Tom entered the room with his gun drawn.
Bu çember bir pusulayla çizilmiş.
- This circle was drawn by a compass.
Kuadriga dört at tarafından çekilen bir arabadır.
- A quadriga is a chariot drawn by four horses.
Antik Yunanlar Güneşin tanrı Heleius tarafından sürülen dört beyaz at tarafından çekilen bir arabada gökyüzünü boydan boya geçtiğine inanıyorlardı.
- The ancient Greeks believed that the Sun rode across the sky in a chariot drawn by four white horses driven by the god Heleius.
NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür.
- NB: This was drawn a long time ago so the quality is low.
Mary Tom'un çizdiği Uyuyan Güzel resmine bakmaktan vazgeçemedi.
- Mary could not stop looking at the picture of Sleeping Beauty that Tom had drawn.
Senin için çok gerginim.
- I'm very drawn to you.
Onların işi planlar çizmek.
- Their job is to draw plans.
Bir ağaç çizmek istiyorum.
- I would like to draw a tree.
Manyetik bir çekimle birbirlerine çekildiler.
- They were drawn to each other by a magnetic attraction.
Dün geceki piyango çekilişinde kazanan rakamlar sırayla 7, 18, 3, 41 ve 6 idi.
- The winning numbers in last night's lottery draw were 7, 18, 3, 41, and 6 in that order.
O, onun bir resim çekişini izledi.
- She watched him draw a picture.
O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.
- She was careful opening the drawer.
Tom'un USB kabloları ile dolu bir çekmecesi var.
- Tom has a drawer full of USB cables.
İlgiyi kendine çekmek istiyorsun.
- You're drawing attention to yourself.
Fotoğraf çekmek istiyorum.
- I like to draw pictures.
O, bir vasiyetname hazırladı.
- He has drawn up a will.
Sami kendini Leyla'nın cazibesine çekilmiş buldu.
- Sami found himself drawn to Layla's charm.
91 yaşında kadar Picasso resim çizmeye devam etti.
- Picasso kept drawing pictures until he was 91 years old.
İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
- Believe it or not, I can actually draw.
Oyun beraberlikle sona erdi ve final skoru 2-2'ydi
- The game ended in a draw, and the final score was 2-2.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
- I opened the drawer to get a pencil.
Tom hesap makinesini almak için çekmeceyi açtı.
- Tom opened the drawer to get a calculator.
Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.
- The file cabinet drawers are open.
O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.
- She was careful opening the drawer.
Anne uzun bir nefes çekerek Ne muhteşem bir gün! dedi.
- What a splendid day! said Anne, drawing a long breath.
O son nefesini çekti.
- He has drawn his last breath.
Öğrencilerden bazıları resim yapmaktan hoşlanırlar.
- Some of the students like to draw pictures.
Öğrencilerden bazıları resim yapmaktan hoşlanırlar.
- Some of the students like to draw pictures.
Akşam yemeğinden sonra, Hepimiz çizim odasına gittik.
- After dinner, we all went into the drawing room.
She looked pale and drawn.
Graduation speeches are always so long and drawn out.
The winning lottery numbers were drawn every Tuesday.
The draw is on Saturday.
She had to draw upon her experience to solve the problem.
Just before you draw your terminal breath.
The circuit draws three hundred watts.
Both these teams will draw if nobody scores soon.
Jill has four diamonds, she'll try to draw for a flush.
I was drawn to her.
Lys shuddered, and I put my arm around her and drew her to me; and thus we sat throughout the hot night. She told me of her abduction and of the fright she had undergone, and together we thanked God that she had come through unharmed, because the great brute had dared not pause along the danger-infested way.
At the start of their turn, each player must draw a card.
... boards of directors which almost exclusively drawn from a finance ...
... near the banks of the bus porous drawn by the sense of spices ...