Bir kokarcayı vurmayı sakınmaktan caydım.
- I swerved to avoid hitting a skunk.
Kediye vurmaktan vazgeç!
- Stop hitting the cat!
Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
- Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.
- Tom didn't blame Mary for hitting John.
You have only to push the button.
- Sie müssen nur den Knopf drücken.
I don't know which button to push.
- Ich weiß nicht, welchen Knopf ich drücken muss.