dokunuş

listen to the pronunciation of dokunuş
Турецкий язык - Английский Язык
touching; texture
contact, touch
touch

I've a touch of a cold. That's too bad. - Benim soğuk bir dokunuşum var. Bu çok kötü.

touching
dokun
{f} touched

When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins. - Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.

Have you ever touched a dolphin? - Hiçbir yunusa dokundun mu?

dokun
{f} finger

This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it. - Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.

Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder. - Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.

dokun
got in touch
dokun
{f} touching

Let go of my arm! I can't stand people touching me. - Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.

Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful. - Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.

dokun
get in touch
dokun
{f} dab
dokun
{f} touch

Lips that touch liquor shall not touch mine. - Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.

All you have to do is touch the button. - Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.

dokun
{f} fingering
dokun
tender
hafif dokunuş
brush
Турецкий язык - Турецкий язык
Dokunma işi veya biçimi, temas
Dokunma işi veya biçimi
Dokunma ipliklerinin çaprazlama biçimi
dokunuş
Избранное