From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
This tissue has been irreversibly damaged.
- Bu doku geri dönüşümsüz hasar gördü.
She learned the craft of basket weaving from her grandmother.
- O büyükannesinden sepet dokuma zanaatını öğrendi.
Basket weaving is a dying art.
- Sepet dokuma ölen bir sanattır.
Tibetan rug weavers use traditional designs and knotting. Hence their rugs have a simple, natural look.
- Tibetli kilim dokumacıları geleneksel tasarımlar ve düğümler kullanır. Dolayısıyla onların kilimleri basit, doğal bir görünüme sahiptir.
Sea urchin has a slimy texture.
- Deniz kestanesi sümüksü dokuya sahiptir.
This material has a rough texture.
- Bu malzeme kaba bir dokuya sahip.
Textured vegetable protein is a common meat substitute.
- Dokulu sebze proteini, ortak bir et yerine kullanılır.
I am weaving a carpet.
- Ben bir halı dokuyorum.
We are weaving a carpet.
- Biz bir halı dokuyoruz.
Have each of your wives weave a rug by tomorrow.
- Yarına kadar karılarınızdan her birine bir kilim dokutun.
Where did you weave them?
- Onları nerede dokudun?
It can be painful, when crickets inflicted on sensitive skin such as the webbing between fingers.
The history class starts at nine.
- Tarih dersi saat dokuzda başlar.
After I tried out my new loom, I made my bed and repaired the coffee grinder.
- Ben yeni dokuma tezgahımı denedikten sonra, yatağımı yaptım ve kahve değirmenini tamir ettim.
Tom wanted to go over a few things with Mary.
- Tom Mary ile birlikte birkaç şeyi ince eleyip sık dokumak istedi.