Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
- The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.
- The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them.
O en önemli dökümanları imzalar.
- He signs the most important documents.
Sami bu dökümanı imzalamak zorunda kalacak.
- Sami will have to sign this document.
İstediğin evrakları masana koydum.
- I put the documents you requested on your desk.
Tom evraklara bir göz atıyor.
- Tom is looking through the documents.
Savaş suçlarını belgelemekten başka seçeneğim yoktu.
- I had no alternative but to document the war crimes.
Belgelerin yığınını eşit şekilde böl, ve onları birer birer odanın her iki tarafına koy.
- Divide the pile of documents equally, and take them one by one to either side of the room.
Başkan Lincoln bu belgelerin tüm beşini yazdı.
- President Lincoln wrote all five of these documents.
The documentable improvement of the quality of life in this brief period has been nothing short of miraculous.
A ship should be documented according to the directions of law.
He documented each step of the process as he did it, which was good when the investigation occurred.