dizme

listen to the pronunciation of dizme
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) arrange
line up
setting
juxtaposition
aligning
arranging
arrayal
diz
{i} knee

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

Her dress is above the knee. - Elbisesi dizinin üstündeydi.

dizmek
align
dizmek
rank
dizmek
{f} juxtapose
diz
{f} array
damga dizme
(Bilgisayar) typesetting
dizmek
line up
dizmek
collate
dizmek
echeloning
dizmek
dispose
dizmek
line
dizmek
lay
diz
{f} strung
diz
{f} sort
dizmek
range
dizmek
array
dizmek
arrange
Diz
dız
diz
in knees
kurşuna dizme
lead to the imposition
aralıklı dizme
spacing
diz
(at) stifle
diz
bridle
dizmek
arrange in a row
dizmek
to line up, arrange (things) in a row, series, or in order
dizmek
set in type
dizmek
marshal
dizmek
set
dizmek
print. to typeset; to compose, set (type)
dizmek
set up in type
dizmek
to arrange, to align, to lay, to dispose; to string; to compose, to set, to typeset
dizmek
string
dizmek
set out
dizmek
aline
dizmek
draw up
dizmek
to string (beads, tobacco leaves, etc.)
dizmek
compose
Английский Язык - Английский Язык

Определение dizme в Английский Язык Английский Язык словарь

diz
Third-person singular simple present indicative form of de
diz
Third-person singular simple present indicative form of dee
diz
third-person singular of de
diz
third-person singular of dee
Турецкий язык - Турецкий язык
Dizmek işi
Evin içindeki tahta duvar
Ahşap evlerin içindeki tahta bölme
Diz
(Osmanlı Dönemi) AYN
DİZ
(Osmanlı Dönemi) (E) f. Levn, renk
DİZ
(Osmanlı Dönemi) f. Kal'a, sur
diz
Nizam, saf, sıra, katar
diz
Uyluk ile kaval kemiğinin buluştuğu eklem yeri
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer: "Köşeye yaslanmış, bir dizini altına almış, öteki dizini dikmiş, kolunu da uzatmış, anlatıyordu."- M. Ş. Esendal
diz
Bacak ile baldır kemiklerinin bağlanma yeri
diz
Oturulduğunda uyluğun üst yanı
diz
iran hükümdarı Hüsrev'in yağız atına verilen ad
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer
dizmek
Bazı nesneleri ipliğe, tele vb.ne geçirmek
dizmek
Düzenlemek, hazırlamak: "Daha önce kahvaltıyı gül motifli, basma örtülü küçük masaya dizmişti."- H. Taner
dizmek
Bazı nesneleri ipliğe, tele vb.ne geçirmek: "Ortada, hasırların üstünde yığılı tütün yapraklarının etrafında, ana, iki kız oturmuş tütün diziyorlardı."- N. Cumalı
dizmek
Harfleri yan yana getirerek yazı düzenlemek
dizmek
Yan yana veya üst üste sıralamak: "Odanın ortasına üç ayaklı masayı koymuş, etrafına sandalyeleri diziyordu."- P. Safa
dizmek
Yan yana veya üst üste sıralamak
dizmek
Düzenlemek, hazırlamak
dizme
Избранное