Ona boşanmak istediğini söyledi.
- She told him she wanted a divorce.
Mary'nin boşanmak istediğini duydum.
- I heard that Mary wants a divorce.
Sami, Leyla'yı boşamak niyetinde değildi.
- Sami didn't intend to divorce Layla.
Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
- For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
Cidden boşanmayı düşünüyor musun?
- Are you seriously thinking about getting a divorce?
Kendisini boşamaması için karısını ikna etti.
- He persuaded his wife not to divorce him.
Haklı bir sebep söylemezsen seni boşamayacağım.
- I won't divorce you unless you give me a legitimate reason.
Mary'nin ondan ayrılmak istediğini haber aldım.
- I got word that Mary wants to divorce him.
Boşanma genellikle acı bir ayrılıktır.
- Divorce is generally a painful parting.
Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.
- Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
- Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.