dire need.
dire omens.
dire consequences.
Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
- The castle was in dire need of major repairs.
O korkunç bir durumdu.
- It was a dire situation.
Başıma korkunç bir trajedi geldi.
- A dire tragedy has befallen me.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.