Yaşlı adam acı bir şekilde gülmeye başladı.
- The old man started to laugh sadly.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- The movie was so sad that everybody cried.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- The movie was so sad that everybody cried.
Ne kadar hüzünlü ve acıklı!
- How sad and pathetic!
Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
- His sad story touched my heart.
Bana böyle hüzünlü bakma.
- Don't give me such a sad look.
Birdenbire çok hüzünlendim.
- I suddenly became very sad.
Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
- His sad story touched my heart.
O, bana üzüntülü şekilde baktı.
- She looked sadly at me.
Onun yüzünde kalan üzüntü işaretini gördüm.
- I saw the mark of sadness that had remained on her face.
Vprose Sir Guyon, in bright armour clad, / And to his purposd iourney him prepar'd: / With him the Palmer eke in habit sad, / Him selfe addrest to that aduenture hard .