Everyone has a right to absence.
- Herkesin bir devamsızlık hakkı vardır.
Space research is necessary for the propagation and continuation of the human species.
- Uzay araştırması insan türünün yayılması ve devamı için gereklidir.
War is the continuation of politics by other means.
- Savaş, diğer yollarla siyasetin devamıdır.
Regular attendance is required in that class.
- O sınıfta düzenli devam gereklidir.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
Prices will continue to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually.
- Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.
There's more going on here than meets the eye.
- Burada devam eden göründüğünden daha fazlası var.
Tom resumed speaking.
- Tom konuşmaya devam etti.
We'll resume the meeting after tea.
- Toplantıya çaydan sonra devam ederiz.
He kept standing all the way.
- O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.
It was all I could do to keep standing.
- Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.
Tom just kept running.
- Tom koşmaya devam etti.
Is the play still running?
- Oyun hala devam ediyor mu?
The soldier carried on as if his wound was nothing.
- Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
But we carried on without him.
- Ama onsuz devam ettik.
Search operations are still underway.
- Arama operasyonları hala devam ediyor.
A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death.
- Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
Please go on with your study.
- Lütfen çalışmanıza devam ediniz.