devam etmek

listen to the pronunciation of devam etmek
Турецкий язык - Английский Язык
go on

I want to explore the world and go on an adventure. - Dünyayı keşfetmek ve bir maceraya devam etmek istiyorum.

You're right. I have to go on living. - Haklısın. Yaşamaya devam etmek zorundayım.

proceed

The scientist insisted on proceeding with the research. - Bilimci araştırmaya devam etmekte ısrar etti.

Are you ready to proceed? - Devam etmek için hazır mısın?

hold
continue

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

We have no options but to continue. - Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.

last
abide
keep on

I want to keep on living with him. - Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.

We have to keep on running. - Koşmaya devam etmek zorundayım.

endure
keep up

It's hard to keep up with Tom. - Tom'la devam etmek zor.

attend
take up
carry on with
soldier on
be in progress
get on with

I want to get on with my life. - Hayatıma devam etmek istiyorum.

Tom wanted to get on with his life. - Tom hayatına devam etmek istiyordu.

press on
hold on
attend regularly
persevere
(Bilgisayar) resume
stand

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

go off
go ahead with something
(Havacılık) continue to

You have to continue to study. - Çalışmaya devam etmek zorundasın.

I want to continue to help women. - Kadınlara yardım etmeye devam etmek istiyorum.

keep it up
hold out
exposed
duro
dure
Continue, keep on, go on, keep going, carry on
Attend (regularly)
Last, endure
Persevere, persist
progress

The work is now in progress. - İş şimdi devam etmektedir.

pass on
go along
persist
1. to last, go on. 2. to continue, keep on; to carry on (with). 3. to attend
hang over
carry forward
prosecute
go ahead!
(Hukuk) persist, proceed
draw
carry over
go ahead with smth
get along
a) to continue, to keep on, to go on, to keep going, to carry on b) to last, to endure c) to persevere, to persist d) to attend (regularly)
pursue
keep going

We have to keep going. - Gitmeye devam etmek zorundayız.

You have to keep going. - Devam etmek zorundasın.

follow on
keep at
get back to work
keep the ball rolling
run on
carry on

We have no choice but to carry on. - Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.

push along
get on with sth
to continued
to cont
to resume
stand to
Go Ahead
{k} push ahead
{f} push
goon
devam etmek kalmak
persist
devam et
go on

Please go on with your story. - Lütfen hikayene devam et.

He won't go on to graduate school. - Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.

kaldığı yerden devam etmek
resume
devam et
go ahead!

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

devam et
keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

devam et
{f} go ahead

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

If you have something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

devam et
(Bilgisayar) continue

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

devam et
(Bilgisayar) continue anyway
devam et
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

devam et
(Bilgisayar) resume

He resumed his work after a short break. - Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

devam etme
persisting
devam etme
attending

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

devam et
{f} continuing

Tom said investigations were continuing. - Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.

Tom paused for a moment before continuing with the story. - Hikayeye devam etmeden önce Tom bir an durdu.

devam et
keep going

We have to keep going. - Gitmeye devam etmek zorundayız.

We gave the first step, now we just have to keep going. - Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.

devam et
{f} continued

Black Americans continued to suffer from racism. - Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.

Tom continued to study French for another three years. - Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.

devam et
kept going
devam et
kept on

Bill kept on crying for hours. - Bill saatlerce ağlamaya devam etti.

I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy. - Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.

devam et
soldier on
devam et
keep on

I want to keep on living with him. - Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.

Keep on working while I'm away. - Ben uzaktayken çalışmaya devam et.

devam et
{f} ongoing
devam et
{f} attending

Saturday is the pottery class I've been attending since last year. - Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

devam etme
progress

The work is now in progress. - İş şimdi devam etmektedir.

devam etme
continuation
devam etme
attendance
devam et
get on with it
ara vermeden devam etmek
follow on
devam et
soldieron
devam et
soldier#on
devam etme
continuance
devam etme
persist
görüşmeye devam etmek
keep track of
ikna olmaya devam etmek
remain convinced
inatla devam etmek
slog away
inatla devam etmek
slog on
koşmaya devam etmek
run on
olmaya devam etmek
rest
oturmaya devam etmek
remain seated
oturmaya devam etmek
keep one's seat
yanmaya devam etmek
keep in
yapmaya devam etmek
keep on doing
yapmaya devam etmek
keep doing
yoluna devam etmek
stand upon
yoluna devam etmek
stand on
çalıştırmaya devam etmek
keep on
Турецкий язык - Турецкий язык
sürümek
(Osmanlı Dönemi) MUZABERE
(Osmanlı Dönemi) MÜVAKEZA
devam etmek
Избранное