devam et

listen to the pronunciation of devam et
Турецкий язык - Английский Язык
go on

Please go on with your story. - Lütfen hikayene devam et.

In this world, it's difficult to go on behaving like a human being. - Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.

go ahead!

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

You should go ahead and do it, just like you said you would. - Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.

keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

{f} go ahead

If you have something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

(Bilgisayar) continue

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

I've decided to continue studying. - Ben eğitime devam etmek için karar verdim.

(Bilgisayar) continue anyway
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

(Bilgisayar) resume

He resumed his work after a short break. - Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

{f} continuing

Tom paused for a moment before continuing with the story. - Hikayeye devam etmeden önce Tom bir an durdu.

Tom said investigations were continuing. - Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.

keep going

We gave the first step, now we just have to keep going. - Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.

Keep going straight through the village. - Köyün içinden doğru gitmeye devam et.

{f} continued

Black Americans continued to suffer from racism. - Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.

The Cold War continued. - Soğuk Savaş devam etti.

kept going
kept on

I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy. - Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.

He kept on working all the while. - O,her zaman çalışmaya devam etti.

soldier on
keep on

We've got to keep on struggling. - Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.

It's useless to keep on thinking any more. - Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.

{f} ongoing
{f} attending

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

get on with it
soldieron
soldier#on
devam et
Избранное