We should compile a list of everybody who would be willing to help.
- Yardım etmeye istekli olacak herkesin bir listesini derlemeliyiz.
The data hasn't been compiled yet.
- Veri henüz derlenmiş değil.
This data was compiled by Tom.
- Bu veriler Tom tarafından derlenmiştir.
He compiled a Japanese folklore anthology for use in schools.
- O, okullarda kullanım için bir Japon folklor antolojisi derledi.
I'm having some problems compiling this software.
- Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.