derjenige

listen to the pronunciation of derjenige
Немецкий Язык - Турецкий язык
'de: rye: nigı şu, o
o ki
{'de: rye: nigı} şu, o
Английский Язык - Турецкий язык

Определение derjenige в Английский Язык Турецкий язык словарь

that
o
that
bağlaç ki
that
{z} (çoğ. those)
that
bu kadar

Bugünlük bu kadar yeter. - That's enough for today!

Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever. - See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.

that
(sıfat) öteki
that
Keşke

Keşke o gitarı alabilsem. - I wish I could buy that guitar.

Keşke onunla gidebilseydim. - I regret that I couldn't go with her.

that
için

O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı. - He began to work for that company last year.

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for man, one giant leap for mankind.

that
in that mademki
that
diye

Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor. - She is on a diet for fear that she will put on weight.

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

that
-dığı
that
adl.şu
that
o kadar

O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz. - He is such a bad person that everybody dislikes him.

Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan, tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların % 80 yok olabilir. - The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.

that
ki o

Ne yazık ki o yatakta hastaydı. - I regret to say that he is ill in bed.

O kadar iyi bir kitap ki onu üç kez okudum. - That was so good a book that I read it three times.

that
öylesine

Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik. - It was such a hot day that we went swimming.

Öylesine büyük bir malikhâneyi nasıl idare edeceğimi bilmiyorum. - I don't know how to manage that large estate.

that
-diği(ni)
that
ki
that
-en
he who
kendisi

Yalnızca kendisi için yaşayan kimse, başkaları için ölüdür. - He who only lives for himself is dead to others.

Her kim ki içinde sevgi olsun, o Tanrı'dadır ve Tanrı da ondadır çünkü Tanrı sevginin kendisidir. - He who has love, is in God, and God is in him, for God is love.

he who
o ki
Немецкий Язык - Английский Язык
that
he who
derjenige, der die Sache herausgibt
surrenderor
derjenige, welcher
he who