I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again.
- Kendimi okyanusun derinliklerine batırmak istiyorum, ki orada gözden kaybolup bir daha asla görünmeyeyim.
I'm afraid my depth perception is very poor.
- Korkarım benim derinlik algım çok zayıf.
The snow was several meters deep.
- Kar birkaç metre derinlikte idi.
Tom's boots sank deep into the snow.
- Tom'un botları karın derinliklerine battı.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
The submarine hid in the depths of the ocean.
- Denizaltı, okyanusun derinliklerinde saklandı.
I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again.
- Kendimi okyanusun derinliklerine batırmak istiyorum, ki orada gözden kaybolup bir daha asla görünmeyeyim.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.
What began 21 months ago in the depths of winter cannot end on this autumn night.
- 21 ay önce kışın derinliklerinde başlayan şey bu sonbahar gecesinde sona eremez.
I think there must be much gold in the depths of the Earth.
- Bence Dünya'nın derinliklerinde daha fazla altın olmalı.