This drama is missing something. All it is is a simple cautionary tale with no real depth.
- Bu dramada bir şey eksik.O gerçek derinliği olmayan basit ikaz edici bir masal.
We measured the depth of the river.
- Nehrin derinliğini ölçtük.
The depth of the crisis had been exaggerated.
In the depths of the night,.
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.