The pond is 3 meters deep.
- Gölet üç metre derinliğindedir.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Your questions are getting progressively more profound.
- Sorularınız giderek daha derinleşiyor.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.
Tom is a deep-sea diver.
- Tom derin deniz dalgıcıdır.
Do you have deep sea phobia?
- Derin deniz fobisine sahip misin?
Very little is known about the deep sea.
- Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.
Just between us, he doesn't think very deeply.
- Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez.
Tom looked deeply into Mary's eyes.
- Tom, Mary'nin gözlerine derin derin baktı.
There's ice cream in the freezer.
- Derin dondurucuda dondurma var.
We have a freezer in the basement.
- Bodrumda bir derin dondurucumuz var.
The old man was fast asleep when the bear came.
- Ayı geldiğinde yaşlı adam derin uykudaydı.
When I went to look, I found the boy fast asleep.
- Bakmaya gittiğimde çocuğu derin uykuda buldum.
The lake is deepest at this spot.
- Göl bu noktada en derindir.
This lake is among the deepest in the country.
- Bu göl ülkede en derinler arasında yer alıyor.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.