Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Bir trafik kazası onu sol elini kullanmaktan mahrum etti.
- A traffic accident deprived him of the use of his left hand.
Bir trafik kazası onu sol elini kullanmaktan mahrum etti.
- A traffic accident deprived him of the use of his left hand.
Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
- No one shall be arbitrarily deprived of his property.
Yüksek bina onların evini güneş ışığından yoksun bıraktı.
- The high building deprived their house of sunlight.
Tom'un beyni uzun süre oksijenden yoksun kaldı.
- Tom's brain was deprived of oxygen for too long.
Yoksulluk, oğlanı eğitimden mahrum etti.
- Poverty deprived the boy of education.
Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
- The accident deprived them of their happiness.
Bir trafik kazası onu sol elini kullanmaktan mahrum etti.
- A traffic accident deprived him of the use of his left hand.
If we had been deprived of it, the most serious consequence would be that we'd be deprived of philosophy.