The doctor told Tom he needed to eat a more balanced diet.
- Doktor Tom'a daha dengeli bir diyet yemesi gerektiğini söyledi.
These things constitute a balanced meal.
- Bu şeyler dengeli bir öğün oluşturur.
Tom regained his balance.
- Tom dengesini yeniden kazandı.
She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
Tom is good at balancing things on his head.
- Tom şeyleri kafasında dengelemekle iyi.
Tom is balancing on a tightrope.
- Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
The balance of nature is very vulnerable.
- Doğanın dengesi çok hassastır.
The balance of nature is very fragile.
- Doğanın dengesi çok kırılgandır.