Onlar ya barakada ya da mağarada.
- They're either in the shed or in the den.
Kara delikler çok yoğundur.
- Black holes are very dense.
Red Dragon tanınmış bir kumar ve esrarkeş batakhanesi.
- The Red Dragon is a well-known gambling and opium den.
Dünyanın yuvarlak olduğu gerçeğini kimse inkar edemez.
- No one can deny the fact that the earth is round.
Daniel was put into the lions’ den.
As the head of the boarding school, he serves as den mother for all the new students.
The river which flows through London is called the Thames.
- Londra'dan akan nehre Thames denir.
The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
- Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
Winds from the sea are humid.
- Denizden gelen rüzgarlar nemlidir.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
They killed more than three thousand sailors.
- Onlar üç binden fazla denizciyi öldürdü
He lost his balance and fell off his bicycle.
- Dengesini kaybedip bisikletten düştü.
He lost his balance and fell off his bicycle.
- Dengesini kaybetti ve bisikletinden düştü.
Tom is out of my league.
- Tom benim dengim değil.
I'm trying to get out of here.
- Ben buranın dışına çıkmayı deniyorum.
The football manager tried an elaborate new tactic but it didn't come off.
- Futbol yöneticisi ayrıntılı bir yeni taktik denedi, ancak başarıya ulaşmadı.
I haven't seen Tom since 1988.
- 1988' den beri Tom'u görmedim.
We've been friends since I was 6 months old.
- Ben altı aylıkken den beri biz arkadaşız.
... SANFT DEN STROM HINAB! ...